HAKKINDA
Türk Devletleri Yüzyılı’nda Ceditçiliğin Ufukları: Neo-Kolonyal Meydan Okumalar Karşısında Geçmişten Geleceğe Bakmak
Sempozyum "Türk Devletleri Yüzyılı’nda Ceditçiliğin Ufukları: Neo-Kolonyal Meydan Okumalar Karşısında Geçmişten Geleceğe Bakmak" başlığı altında uluslararası ölçekte düzenlenecektir.
Gelişim tarihi XIX. yüzyıla dayandırılan Ceditçilik, aydınlanmacı dünya görüşünün ve bu görüşün pratikteki yansıması olan kolonyal düzenin etkisiyle Türk Dünyası’nda boy gösteren fikri arayışın ve sosyo-politik hareketin adıdır. Sömürgeciliğe karşı tepki Ceditçi düşüncenin bütün evreleri için ortak bir olgudur. İlk dönemlerde bu olgu sadece kültür ve medeniyet ölçeğinde tezahür etmiş ve eğitim konularının öne çıkarılması ile sonuçlanmıştır. Liberal ve sosyalist akımlardan esinlenen bir tür “aydınlanma teşebbüsü” olan bu arayış kendi yol haritasını Gaspıralı İsmail Bey’ın “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” sloganıyla belirlemiştir.
“Usûl-i cedîd” kavramı Kazan ve Kırım’daki Tatar entelektüeller tarafından geliştirilmişse de din, dil, kültür ve ideal birliği söyleminden dolayı Azerbaycan ve Türkistan coğrafyasındaki Rusya Müslümanları arasında da hızla yayılmıştır. Kazan bölgesinde ilk defa Abdünnasîr Kursavî’nin eski-yeni tartışması ile gündeme gelen Ceditçilik; Şihabeddin Mercânî, Musa Carullah Bigi, Rızâeddin b. Fahreddin, Ziyâeddin Kemâlî, Muhammed Necip Tünterî, Âlimcan Barûdi, Abdürreşid İbrahim, Abdullah Bûbî, Kerim Tinşur, Hâdî Maksudi, Sadri Maksudi, Yusuf Akçura gibi isimler tarafından temsil edilmiştir. Tiflis entelektüel çevresinden beslenen Azerbaycan’da Abbaskulu Bakühanlı ve Hasan Bey Zerdâbî gibi öncü düşünürlerin fikirleriyle şekillenmiş, XX. Yüzyılın başlarında dini-kültürel, siyasi ve ekonomik hayatta söz sahibi olan Ali Bey Hüseyinzâde, Ahmet Ağaoğlu, Ali Merdan Topçubaşı, Celil Mehmetkuluzâde, Ömer Faik Numanzâde vb. bilim, düşünce, edebiyat ve sanat adamlarının neredeyse tamamının yetişmesinde etkili olmuştur. Türkistan bölgesinde ise Münevver Kârî Abdürreşid, Ahmed Dâniş, Hoca Mahmud Behbudi, İşan Hoca Hanî, Osman Kocaoğlu vb. aydınların öncülüğünde genel olarak 1905 yılı sonrasında yaygınlaşmıştır.
Cedidizm'in Teorik ve Siyasal Evrimi
XIX. yüzyılda Ceditçilik düşüncesinin özünü epistemolojik düzlemdeki “kuşku” oluşturmaktadır. XX. yüzyıl itibariyle ise bu düzlemin siyasi boyuta evrildiğini ve farklı şekillerde tezahür eden bir iktidar arayışına dönüştüğünü görüyoruz. Kısacası Ceditçilik zamanla siyasi hedefleri olan bir harekete dönüşmüş, bir taraftan Türk toplumlarının sosyo-kültürel düşünce ufuklarını belirleme noktasında etkili olurken diğer taraftan da Rusya Türkleri’nin bağımsızlık mücadelelerinin siyasi ideolojisi haline gelmiştir. Bu anlamda Ceditçilik, Çarlık tahakkümü altındaki Kafkasya ve Kazan bölgesinde doğan ve oradan bütün Türk dünyasına yayılan ıslah, ihya ve yenilenme hareketini ifade etmektedir. Siyasi koşulların ve dini-felsefi düşünce akımlarının etkisiyle kimi düşünürlerde farklı tezahür biçimlerine bürünmekle birlikte bu hareketin ortak hedefleri, Türk kimliğinin mahiyetini ortaya koyan bir kurtuluş reçetesi niteliğindeki “Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak” formülünü işaret etmektedir. Toplumsal buhranın en temel nedeni olarak gösterilen milli ideal yoksunluğunun giderilmesine yönelik bu reçete, Ceditçilik hareketinin eksenini “kurtarılmış ümmet” düşüncesinden “kurtarılmış vatan” düşüncesine kaydırmıştır. Osmanlı aydınları Cumhuriyet öncesinde bu idealin ne olduğunu sorgularken cumhuriyet sonrasında nasıl olması gerektiği üzerinde durmuşlardır. Rusya, Türkistan ve Azerbaycan Türkleri içinse ikinci aşama çok daha sonra gerçekleşmiştir. Nitekim 1917’de Rusya’da gerçekleşen Bolşevik devrimi ve akabinde Müslüman Türk entelektüellere uygulanan “represya” süreci ile birlikte büyük bir kesintiye uğramıştır. Bu dönemde hareket Ayaz İshakî ve Sultan Galiyev (Mir Said Sultan Alioğlu) gibi sosyalist Ceditçiler veya Sovyetler Birliği dışında bulunan bazı aydınlar tarafından sürdürülmüşse de Ceditçilik fikrinin sistemli şekilde tekrar gündeme getirilmesi 1990’lı yıllarda Türki Cumhuriyetlerin bağımsızlık kazanmasıyla mümkün olmuştur.
Cedidizm'e Çağdaş Yaklaşımlar
Ceditçilik hareketine yönelik günümüzdeki yaklaşımlara gelince bunların iki farklı nitelik arzettiği ifade edilebilir.
-
Tarihsel - Akademik Yaklaşım: Ceditçi düşünürleri ve onların görüşlerini tamamen tarihsel bir olgu olarak değerlendiren; bu hareketin dönemin dini, kültürel, siyasi ve ekonomik yaşantısı üzerindeki etkisini çeşitli yönlerden ele almakla birlikte günümüzdeki anlam dairesini ıskalayan salt akademik yaklaşımdır.
-
Politik - İdeolojik Yaklaşım: Ceditçilik konusunu en fazla dillendiren ancak günümüzde ifade ettiği anlamı duygusal söylemlerden öteye götüremeyen ve Ceditçi düşünceyi bağlamından kopuk anakronik bir okumaya tabi tutan siyasi-ideolojik yaklaşımdır.
Sempozyumun Amaçları
Sempozyumun öncelikli amacı bu iki yaklaşımı ortak paydada birleştirerek eksikleri gidermenin önemini vurgulamak, Türk Dünyası’nın geleceğine yön verme noktasında Ceditçi düşüncenin içerdiği siyasi, kültürel ve ekonomik imkanları tartışmaya açmaktır.
Bu amaca binaen sempozyumda ilgili konuların iki temel perspektiften analizi öngörülmektedir.
-
Teorik ilkeler ve kavramsal içerik
-
Pratik çıkarımlar
Nitekim yukarıda belirtilen yaklaşımlardan özellikle ikincisinde gözlenen en büyük metodolojik yanılgı XX. yüzyılın ilk çeyreğini işaret eden söylemleri değişen tarihsel koşulları gözetmeden günümüze taşıma çabasıdır. Ceditçilik hareketinin oluşumu Rusya İmparatorluğu’nun işgal, sömürü ve asimilasyon politikalarının hız kazandığı döneme tekabül etmekte, yükselişi ise bu politikaların farklı bir görünüm arzettiği 1905 Şubat Devrimi sonrasına rastlamaktadır. Başka bir ifadeyle Ceditçilik kolonyal düzenin çıkmazlarının doğurduğu bir hareket iken bu hareketi karakterize eden görüşler yeni-kolonyal düzene birebir uyarlanmaya çalışılmaktadır.
Bu noktada kapsamlı analize tabi tutulması gereken kavramların başında “Türkleşmek” ve “İslamlaşmak” gelir. Ceditçi düşünürlerin basın yayın faaliyetleri incelendiğinde; yaşanan sosyo-politik, ekonomik ve kültürel gelişmeler düzleminde Türk-İslam toplumlarının içinde bulundukları durumun eleştirel bir bakış açısıyla ortaya konmaya çalışıldığı, sadece problemlerin tespitiyle yetinilmeyip farklı çözüm reçetelerinin de önerildiği görülür. 1917 Ekim Devrimi’ne doğru Ceditçilerin milliyetçilikten Bolşevikliğe kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde yer almalarının asıl nedeni burada aranmalıdır. Diğer bir ifadeyle Ali Bey Hüseyinzâde ve Yusuf Akçura’nın liberal milliyetçilik vurgusu; Zeki Velidi Togan'ın devrimci milliyetçi düşünceleri ya da Sultan Galiyev’in sosyalizme yönelmesi salt teorik dünya görüşünün değil, aksine mevcut sorunlara yönelik pratik çözüm arayışlarının farklı izdüşümleri olarak okunmalıdır. Bu da demek oluyor ki Türk Yüzyılı olarak adlandırılan XXI. yüzyılda Ceditçilik düşüncesi öne çıkarılacaksa öncelikle bu düşüncenin köşe taşlarını ifade eden “gelenek, yenilik, Türklük, İslamcılık, modernleşme, millet, milli ideal, devlet, din” vb. kavramların anlam dağarcığının önce kendi döneminin sonra ise günümüzün sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel koşullarına göre yeniden yorumlanması gerekmektedir.